Şirketimizdeki idari tuhaflıkların üst üste birikip birer çile haline dönüşmesi beni bu konuyla ilgili bir şeyler yazmaya yöneltti. Dışarıdan hem mecazen hem de tam anlamıya aynalı gözüken binamızın şu anki durumu dışı seni yakar içi beni denecek cinsten. Eğer bir de önünden bahar zamanı, toplasan beş metrekare etmeyecek bahçemiz onlarca gül ile doluyken geçerseniz böyle konuştuğum için benim asılmami teklif edebilirsiniz.
Öncelikle en bilimsel olan sorundan başlayacağım. Şirketimiz insanlarında özgün adiyla "Sick Building Syndrome" (Hasta Bina belirtileri) diye adlandırılan rahatsızlık baş göstermiş durumda. Hasta binaların sorunu doğru havalandırma olmadığından, vucutlarında muayeneler esnasında sorun gözükmeyen çalışanların, yorgunluk, başağrısı, göz yanması gibi şikayetlerde bulunmasıdır. Böylece çalısanların iş yapası gelmemekte, yapacaklari işler normalden çok uzun sürmekte veya işler hatalı/eksik şekilde yapılmaktadır. Bu sorun ile ilgili bir çok makaleyi google'da sick building syndrome diye aratarak ya da buraya tıklayarak bulabilirsiniz. Örnek olarak kendi grubumda beraber çalıştığım arkadaşlarımın ve benim normal tempomuzun çok altında çalıştığımız günlerde normalin çok üstünde yorulmamızı gösterebilirim. Özellikle yaz ayı ve sıcaklarla beraber bu sorunla ilgili şikayetler çok daha fazla ortaya çıkıyor. Sorunun en büyük sebebi ise yapımında veya bizim ofisimizdeki gibi yenilenmesi sırasında binalarda havalandırma sistemlerinin yeteri kadar düşünülmemiş olmasıdır.
Diğer tuhaflıkları sayarken kapıdan giren biri olarak davranip o sirayla anlatmaya çalışacağım. Öncelikle kapıdan girince karşınıza çıkan güvenlik görevlilerimizin, sizi karşılamadan önce sekreterlik görevlerini tamamlamalarını bekliyorsunuz. Eğer bir çalışansanız bu beklemeden kurtulabiliyorsunuz. Merdivenlere doğru giden koridora girerken sağ taraftaki turnikeyi pas geçerek özürlüler için yapılmış esas amacı kutu giriş çıkışlarında kolaylık sağlayan kapıyı kulanabilirsiniz. Turnikemiz kartlı sistemle calışır olup ay başında devreye girmeden önce tüm çalışanlara kartları dağıtılmaya başlanmıştır. Ancak kartlar tam manasıyla fiyasko durumundadır . Bir kere kart dediğimde okurların aklına gelen tek parça kredi karti boyutundaki cisimden iki adet anlaşılması gerektiğini vurgulamak istiyorum. Bunlardan biri manyetik kart diğeri ise sadece resiminiz ve isminizin olduğu başka bir kart. Tabii ki ilki ikincisi olmadan da calışıyor. Peki neden ikincideki bilgiler birincinin boş olan yüzeyine basılmamış bunu bilen yok. Zaten bunu bilecek kişide cevaplamaya yeltenmeyecektir çünkü bu cevabın arkasından "çenemle alnım arasındaki mesafe iki yanağım arasındakinden neden kısa?" ve "şirketimiz neden teknoloji şirketliğinden tekneloji şirketliğine geçti?" gibi sorularla karşılasacaktır. Tahmin ediyorum siz de cevaplamamayı daha uygun bulurdunuz. Turnike safhasından başarıyla geçtikten sonra, ümitim asansör kullanmayı pek sevmemenizdir. Eğer asansör tercih ederseniz vaktinizin fazla olmasına dikkat etmeniz gerekir. Çünkü asansör ansızın sizi istemediğiniz bir kata uzun bir yolculuktan sonra götürebilir. Tabi asansörün çalıştığını varsayıyorum çünkü haftada bir bakımdan geçmesi ya da tamir edilmesi gerekiyor.
Birinci kata geldiğinizde elektronik kartlı kapıya kartınızı okutmak yerine kapı kolunu yavaşça aşağı bastırmanız yeterli olacaktır. Ofisimiz tamamen gecekondu mantığıyla tasarlanmış olup istendiği anda bir "transformers" hızında oda sayısında değişikliğe gidilebilir haldedir. Tabi bu koşulda her istediğiniz masada ağ ve elektrik prizi bulmanız mümkün olamayabilir ama bu noktada da uzatma teknolojisinden faydalanabilinir. Şu an için birinci kat tuvaletimizde tadilat olduğu ve önümüzdeki 15 gün olacağı için ilgili ihtiyaçlarınızı 1 ayda tamamlanan ve bir tuvalet bir lavabo eklentisiyle kullanıcılarına hizmete hazır olan ikinci kat tuvaletinde giderebilirsiniz. Çay içmek için mutfağa gittiğinizde Deryanın ortam sıcaklığından bayılmamış olmamasını dilemekten başka çaremiz yok. Allah korusun bu durum tüm ofisi çaysız bırakabilir. Sanıyorum çalısanların en çok isyan çıkartma potansiyeli bu durum üzerinde görülmüş ki, mutfak gorevlimiz gelemediği zaman hemen yedek oyuncular şirket tarafından devreye sokuluyor.
İkinci kata girer ve kafanızı sola çevrirseniz arkadaşlarımızdan bir tanesinin kaçak inşaat sonucu masasına köpükten duvar yaptığını görüyoruz. Bu yakışıksız hareketten dolayı kendisini defalarca ihtar etmemize rağmen dinlememiştir. Bize de son çare olarak noterden protesto çekmek kalmıştır. Ağ Destek Grubunun odasına girmeden kafanızı sola çeviriseniz bu kalabalıkta bir kişilik mesai zamanının %95ini kullanıcısız geçiren büyükçe boş bir oda olduğunu görürsünüz. Ağ Destek Grubu odası girdiğinizde tahmin edeceğiniz gibi geçici değil gayet kalıcıdır ve burada çalışanlar her gün bu odada işlerini görmektedirler. Odanın ortasından geçen sütun bizler için hiç bir şey ifade etmemekte ve neden odanın ortasından geçtiği henüz çözülememiştir. Sütunun hemen dibinde yol ortasından geçen kanala takılmanızın iki sakıncası vardır. Birincisi düşüp kafanızı gözünüzü yarabilirsiniz, ikincisi benim ağ ve elektrik tesisatımı bozabilirsiniz. Maalesef buna bir çözüm bulmakta tüm Dünya hekimleri çaresiz kalmıştır. Ayrıca odada esasında 6 kişi olmamıza rağmen 5 masa ve sandalye bulunması çalışanlardan ikisinin daha samimi bir ortamda calışmasını sağlayarak ekip ruhunun pekişmesine yol açmaktadır. Bu anlamda benim fikrim 5 masanın çok olduğu 4 masa hatta 1 adet sini ile bu çabanın daha iyi sonuç vermesinin sağlanmasıdır. Bu arada sandalyelerimizden bir tanesinin sırt kısmı tam ortadan geriye yatabilmektedir.Bu sandalye sadece surekli gerilmis şekilde çalışan personel için uygun olduğundan şirket içinde boyle bir kişi aranmış ancak henüz bulunamadığından kimseye bağışlanamamıştır. Ağ grubu odası ile ilgili son ayrıntı kattaki tek portmantonun odamızda olması, kış başlangıcı itibariyle montlardan 50 yeni kuruş kaban ve pardesüden 1 ytl alınması uygulamasına gidilecek olmasıdır. Abonelik sistemi ile ilgili çalısmalar devam etmektedir.
Çagri merkezimiz ve yemekhanemizin bulunduğu üçüncü katımızın en büyük sorunu camlarında perde yerine acayip bir film tabakası olması ve güneşe karşı korumasız olmasıdır. Eğer yemekhanede güneşin saldırdığı bir masaya oturmuşsanız hiç şansınız yok vucut sıcaklığınız yediğiniz yemeğin bir kaç katı olacaktır. Yemek demişken aklıma öğle yemeklerinin saat 10:30da binamıza girmesinden dolayi 12 ye kadar sıcaklıklarını muhafaza edememeleri geldi. Bu konuda özellikle ofisimizi bizden çok ziyaret eden tavuk hayvanına sitemlerimi bildirmek istiyorum çünkü henüz soğumadan servis olmayı başaramamıştır. Ancak yine de ayda bir kek ikraminda bulunan yemek şirketimizi seviyoruz.
Ofisimizde ayrıca her türlü kırtasiye gereksinimi aynı zamanda bir eksikliğimiz olarak sayılabilinir. Kağıt, kalem, cd gibi ihtiyaçlarınızı bir şekilde karşılamanız beklenmektedir. Hatta kimi zaman şirketin yaptığı işin temel bileşenlerinden olan ağ kablolarına sahip olmak büyük bir nimet durumuna gelmektedir.Bu yüzden kablo sahiplerinin şanslarını zorlamamaları gerekir.
Gece vakti aklıma gelen tesbitler şimdilik bu kadar. Katkıda bulunmak isteyenlerin yorumlar vasıtasıyla sayfalarımızı renklendirmelerini isteriz. Bu yazima son sözu kendisi bir Alman yazar olan Friedrich Von Schiller'in biraz kaşları çatık halde soylemesini daha uygun buldum: Böcek olmayi kabullenenler, ezilince sikayet etmemelidirler.
25 Temmuz 2007 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Teyzemin çalıştığı şirketteki müdürlerinin burnunu karıştırdığını milliyette yazıp işten atılmasından sonra en iyi arkadaşımında aynı yolda olması sorunun bende mi olduğu sorusunu aklıma getiriyor; almanın lafını sevdim bu arada.
Yorum Gönder